Irak Savaşı sırasında ABD`ye mesafeli davranışlarıyla bilinen sabık Alman hükümetinin politikasının pek de öyle olmadığı gelişen olaylar sayesinde aydınlanıyor. Son sıralarda, `BND skandalı` olarak anılan mesele ibret-i alemlik. BND skandalı çerçevesinde Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi ve ARD televizyonunda yayınlanan `Panorama` programında BND`nin Irak`ta bombalanacak hedefleri tespit ederek Amerikalılara bildirdiği iddia edilmiş, BND ve Almanya Dışişleri Bakanlığı, BND`nin savaş esnasında Irak`ta görev yaptığını doğrularken, bombalanacak hedeflerin tespit edilmesi konusundaki iddiaları yalanlamıştı. Aynı iddialar Amerikan Los Angeles Times gazetesi tarafından da yayınlanmıştı. İddialar büyük çapta Amerikan Savunma Bakanlığının(Pentagon) eski bir çalışanının ifadelerine dayandırılmıştı. Halbuki Alman resmi kaynakları işbirliğini gayet masum ve beri göstermeye çalışıyorlar. Buna rağmen, Amerikalıların oltasına veya kuyruğuna takıldıkları gün gibi aşikar. Der Spiegel dergisi kaynak göstermeden yayınladığı haberinde, BND`nin, Irak ordusunun hareketleri ve önemli savunma noktaları hakkındaki bilgileri Amerikalılara verdiğini kaydediyor. Amerikan istihbarat birimlerinin de buna mukabil BND`yi savaşın gidişatı ve seyri hakkında bilgilendirdikleri anlaşılıyor. Amerikalıların Irak`taki BND merkezinden ısrarla bilgi talebinde bulundukları ve zaman zaman BND ajanlarına bazı istihbarat konularını aydınlatmalarını istedikleri belirtildi. İsimleri açıklanmayan eski Amerikan yetkililerine dayandırılarak verilen bilgiye göre ise BND`nin savaşın planlanmasında doğrudan katkısının olmadığı ifade ediliyor. Berliner Zeitung gazetesine göre Irak`ta ajanlık yapan ve temin ettikleri bilgileri Amerikalılarla paylaşan iki ajan ordu mensubuymuş. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Amerikalılara yapılan istihbarat hizmetini inkar etmiyor. Sadece yasal çerçevede kaldığını vurgulamakla yetiniyor. *** `Hem ağlarım, hem giderim` misali Almanlar ilke olarak karşı oldukları savaşı fiili olarak desteklemişler. Bunu da ABD ile geleneksel ittifaka ve ortaklığa hamlederek kamufle ediyorlar. Kısaca, hem nalına, hem mıhına vurmuşlar. `Tavşana kaç, tazıya tut` siyaseti izlemişler. Aslında bununla kalsalar yine iyi. Alman vatandaşı olan Müslüman kökenlilere karşı yasaları ihlal ederek CIA ile işbirliği yapmışlar ve onların bu örgüt tarafından kaçırılmasında pasif veya aktif katkı sağlamışlar. Yani Müşerref`ten geri kalır halleri yok. CIA uçaklarına izin verdikleri yetmiyormuş gibi CIA`nın insan kaçakçılığı yapmasına da göz yummuşlar. Belki göz yummanın da ötesinde işbirliği yapmışlar. Veriler bunları doğruluyor. Bu işbirliğinde eski hükümette özellikle adları önplana çıkan iki kişi var. Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve İçişleri Bakanı Otto Schily. Eski bir Amerikan muhalifi olan Joschka Fischer özellikle Amerikalılarla temaslarında temayüz eden Alman bakanlardandı. Otto Schily ise bu işbirliğinin boyutlarını İsrail`e doğru genişleten isimdi. İsrail karşıtı ve HAMAS taraftarı olmakla suçlanan bazı Müslüman kökenli kişiler içişleri bakanlığının sorgusundan geçirilmişler ve bu sorgudan geçen isimler daha sonra kendilerini MOSSAD ajanlarının da sorguladığını ileri sürmüşlerdi. Son noktadan bakıldığında mesele iyice tavazzuh etmiş oluyor. BND ve Fischer gibiler Amerikalılara istihbarat hizmeti sunarken Otto Schly de bu işbirliğinin boyutlarını İsrail`e doğru uzatmış. *** Bununla da kalmamışlar, MOSSAD ajanlarına örtülü operasyonlarda kullanılmak üzere pasaport ve kimlik temin etmişler. Amiyane tabirle, hizmet gani. Gizlisi saklısı yok BND ile MOSSAD arasında işbirliği 50 yıldan beri sürüyormuş. Ama bu çerçeve bilgi alışverişi çerçevesini bile aşmış, lojistik destek mahiyeti kesbetmiş. Masumlar bu ilişkiden zarar görmüş ve haleldar olmuşlar. Haaretz gazetesine göre, MOSSAD ajanlarına temin edilen bu kimlikler Ortadoğu ülkelerindeki gizli ve örtülü faaliyetlerde yani operasyonlarda kullanılmış. Kısaca, BND tarihi boyunca CIA ve MOSSAD`a yardım ve yataklık yapmış. Son skandalın sunduğu veriler bunu ortaya koyuyor