YAHYA KAPTAN
Yahya Kaptan, kısa ömrü boyunca, hayatını serüvene çeviren bir cesarete sahipti. Henüz 29 yaşında iken hayata gözlerini yumduğunda, ismi zamana asılı kaldı. Tarihsel sürece etkisi, birkaç ömre sığacak kadar büyüktü.
Peki, bu etki nasıl gerçekleşti? 1910 yılında, Makedonya’da, amcasına saldıran bir Bulgar’ı öldürüp dağa çıktığında, kendisi yazgısını da çizmiş oldu. Dağa çıkarken, yaşama koşullarını tükettiği kentler, Osmanlı egemenliğindeydi. Fakat, gerçekte bu bölgede Osmanlı otoritesi son derece sınırlanmış, gerilemiş ve çürümüştü.
Uluslararası Jandarma gücü, sömürgecilerin Balkanlardaki gücünün göstergesiydi. Birer nüfus savaşına dönen yerleşim bölgelerinde, Milliyetçilik, yüzyıllarca birlikte yaşayan, aynı otoriteye boyun eğen halkları birbirine düşürdü. Yangın, şaşırtıcı boyuttaydı: tam bir toplumsal cinnet yaşanıyordu.
Yahya Kaptan dışında, dağlar eşkıya ile doluydu. Sıradan eşkıyaların yanı sıra, bir çok milliyetçi ve meşrutiyetçi çete bu dağlarda barınmıştı. Böylece Makedonya dağlarında bir “çete kültürü” oluştu. Örgütsel yapısı , hiyerarşisi, sıfatları gelenekseldi. Örneğin, çete reislerine “kaptan” denirdi. Kurtuluş savaşında ismi geçen bir çok “Kaptan” bu gelenektendi.
Sırp çeteleri içinde yetişen Yahya Kaptan, kendi çetesini kurduktan sonra, Bulgarlara karşı mücadelesini sürdürdü. Bölgedeki milliyetçi çarpışmaların bilinçli bir tarafı değildi. Fakat, doğduğu Köprülü Kasabası’nda Bulgarların başlattığı katliamlara doğal taraf oldu. Bulgar milliyetçilerin bölgedeki Müslümanlara yönelik baskılarına karşı direndi. Balkan Savaşları bittiğinde Sırplar tarafından onurlandırıldı. Ancak, kısa zaman sonra, bölgede kurulan yeni otoriteler, çetelerin hayat koşullarını ortadan kaldıracak kadar güçlendi. Yahya Kaptan için Makedonya’da var olma koşulları kalmadı. O da İstanbul’a yöneldi. Dünya Savaşı başlamadan önce İttihat ve Terakki liderlerinden Enver Paşa’ya bağlı olarak Teşkilat-ı Mahsusa kuruluyordu. Bu örgüt, güvenilir ve çete deneyimi olan bireyleri arıyordu. Osmanlı ordusunun yanında, bilgi toplamak, sabotaj ve karşı propaganda gibi görevleri üstlenmek üzere kurgulanan örgüt, Yahya Kaptan’ın hayat biçimine uygundu. Örgüte katılma teklifi gelince hemen kabul etti. Teşkilat-ı Mahsusa içinde bulunduğu sürede iki görev üstlendi. İlkinde, Sırplara karşı sabotaj eylemleri gerçekleştirdi. İkincisinde ise Halil Paşa’nın Irak cephesindeki mücadelesinde, Arap aşiretlerinin çöl çeteciliği taktiğine “karşı çeteci” eylemler üretti.
Dünya Savaşı koşullarında, İttihat ve Terakki’nin ünlü silahşörü Yakup Cemil ile Irak Cephesi’nden dönerken tanışan Yahya Kaptan, onun coşkusundan, diriliğinden oldukça etkilendi. Yakup Cemil’in idealinin bir parçası oldu. Yeni bir kabine kurmak için başlattıkları mücadelede tutuklanıp yargılandılar. Yakup Cemil idam edildi, Yahya Kaptan Irak’a sürgüne gönderildi.