******, laiklik ilkesini hayata geçirdiği günlerde ankara'da ikamet eden birçok dindar insanı makamına çağırır. herkesi karşısında ayakta sıraya dizer. yere de bir tane kuran koyar. der ki;
"şimdi hepinizden türkiye cumhuriyeti'nin aydınlık günlerine sembol olması için bu kuran'a ayaklarınızla basmanızı istiyorum. "
bunun üzerine salonda homurtular başlar. salondaki ahali düşük bir sesle itiraz etmeye kalkar. homurtuları duyan ******, gayet soğukkanlı bir tavırla "bu kuran'a basmayan kayıtsız, şartsız asılacaktır" der. kellenin tehlikede olduğunu gören ahali yavaş yavaş utana sıkıla kuran'ı ezmeye başlar. yalnız içlerinden birisi "paşam" der,
"beni assanız da, kurşuna dizseniz de ben bu yüce kitaba basmam". paşa bir kez daha emreder sert ve sinirli bir sesle. ama molla yine yapamayacağını söyler. herkes tek tek kuranı ayakları altına aldıktan sonra paşa tekrar herkesi karşısına dizer. kuran'ı yerden alır ve en öndekine aç bakalım şu kuranı der. adam kuranı eline alır fakat sayfalarını açmaya yeltendiğinde elindekinin dışı kuran gibi boyanmış bir tahta olduğunu anlar ve etrafındakilere doğru gösterir.
mustafa kemal "işte" der, "laiklik bu sebeple yasalarımıza girmiştir. içinizdeki inancın, şahsi menfaatlerinizi delip geçmemesi için. bir gün makam için can korkusu için bu milletin inançlarının üzerine basamayasınız diye."
sonra makamından bütün herkesi kovar, yalnızca kuran'a basmak istemeyen adam kalır. ******, kendisini tebrik eder ve 1 hafta sonra onu ankara müftüsü yapar.